Futbol bazı insanlar için 90 dakikadan ibaret olsa da bizim
gibi insanlar için bir tutku, babadan kalan miras, oğluna olan borçtur. Bizim
gibilerin hikayesi hep aynıdır. Kahramanlar farklı olsa da Giriş Gelişme Sonuç
hep aynıdır. Gidilen ilk maç, gidilen ilk derbi, ilk deplasmanın unutulmazdır
senin için. İlk gittiğim maçı hatırlamıyorum ama babamdan dinlediğim kadarıyla
aktarayım.
Yıl 2000 ama yer İstanbul
Ali Sami Yen Stadyumu (seni yıkan dozerin…). Galatasaray bu kutsal vatan
topraklarının gördüğü ilk ve tek Avrupa kupasını kazanmıştı. Kupa ilk kez
stadyumda taraftara sunulacaktı. Maça 3 saat kala tribünler tıklım tıklım. Ben
kapalı tribünün ortalarında, babamın omuzlarında karşılıklı tezahüratları,
atılan havai fişekleri izliyordum. İşte o gün başladı bendeki futbol ve tribün
aşkı.
İlk yalnız gittiğim
derbi 2007 Fenerbahçe derbisi meşhur su savaşı derbisi olarak ta anılmakta
şimdilerde. Maçı 2-1 kaybetmiş olsak ta tribünler beni bir daha aşık etmişti
futbola ve tribüncülüğe. Hepimizin bildiği o meşhur söz gibi “Futbolun sadece
futbol olmadığını Ali Sami Yen’de anladım” diyenlerdenim bende.
İlk deplasmanım 2010
Eskişehir. Sabah erkenden incirliye gitmiştim o kadar erkendi ki kimsecikler
yoktu ortada. Otobüse binmeden başlamıştı heyecanım. O otobüste öğrendim arka
5li realitesini, kilometrelerin tabelalardaki kadar kolay tükenmediğini ve Galatasaray’ın
yokluğunda yolların bize memleket olduğunu…
Bana bugüne kadar çok
şey öğretti ama babama şükran borçlu olduğum konulardan bir tanesi kesinlikle
bana bu sevdayı aşılamasıydı. Nesilden nesile mirastır oğluma, torunuma
vasiyetim cimbom yazsın musalla taşıma...
0 yorum:
Yorum Gönder