TFF İŞ BAŞINDA

0 yorum


Göreve geldiği günden bu yana Türk futbolunu bir gıdım ileriye götürememekle beraber milli takımıda dibe çeken federasyondan bir komedi karar daha....

Öncelikle malum zat'ın ve klübünün şike yaptığı tescillendiği halde daima arkasında durmakla baslayan yanlış kararlar silsilesi en az şuanki kadar başarısız eski federasyon yönetiminin milli takımın başına getirdiği Abdullah Avcı' yı ısrarla takımın başından almayarak ve onun arkasında durarak devam etti. Göreve geldiğinde "Play-off oynamadan dünya kupalarına gideceğiz" gibi vaatlerle başa geçen ve milli takımı tamamen gençleştirerek 2008 deki milli takımdan eser bırakmayan Avcı Portekiz ile yapılan hazırlık maçında 3-1' lik bir skorla göz boyasa da iş eleme maçlarına geldiğinde dünya kupası bize San Marino ile ayni uzaklıkta kalmıştı.

Aldığımız son yenilgilerle Yeşil Burun Adaları bile bizi geride bırakmışken Federasyon duruma el attı,6+0+4 yabancı kuralı ve AB oyuncularının yabancı statüsünde sayılması gibi kurallarla yükseleceğimiz inancını taşısalar da dahada dibe batacağımız aşikardı. Avrupa'nın önde gelen futbol ülkelerinin hiç birine ab üyesi ülke vatandaşlarının yabancı statüsünde sayılmasını bırakın yabancı kontenjan diye bir kural yoktur. (Bkz. İspanya,Fransa,İngiltere,Almanya ....vb).

Sorun sadece milli takımlarda bitmiyor...Şikenin sahaya, Irkçılığın tene,tükürüğün yüze yansımadığı bir ligde şerefinde izine rastlanmaması bence çok normal. Bir Çiftçinin başbakan olması gibi bir şeydir bir tüpçünün futbol federasyonu başkanı olması. Çiftçileri tabi ki aşağılamak değil bu ancak herkes bildiği işi yapmalı...


Bu yanlış kararlar silsilesi iki İstanbul takımın oynadığı süper kupayı 2 sene ardarda Anadolu'ya vermekle devam edildi. Ayrıca Davul, Pankart gibi kimseye zararı olmayan ve tribünlerin asıl ruhunu ortaya koyan unsurların stadyuma alınmayacağı bildirildi.Kayseri Kadir Has Stadyumuna zaten yıllardır Davul alınmıyordu oda ayrı bir konu....











Simdi dahada yüksek sesle haykırıyoruz;

DAVULA EVET
PANKARTA EVET
E-BİLET'E HAYIR

FEDERASYON BUNLAR SENİN ESERİN
İŞ İŞTEN GEÇMEDEN BIRAKIN GIDIN
TURK FUTBOLUNDAN KİRLİ ELLERİNİZİ ÇEKİN!
YAPACAĞINIZ EN GÜZEL HİZMET ISTIFA ETMEK!

2020 yi istiyonuz mu agalar ?

0 yorum
Devletin üst kademesinde 2020 yi İstanbula getirmek için bürokrasi ve lobi açısından hummalı bir çalışma var. Başbakanı, Spor Bakanı, Milletvekilleri vs. Peki biz bu olimpiyatları hak ediyor muyuz ?
OLİMPİYAT RUHU 

İki Futbol takımı şikeden ceza almış, Futbol Milli Takımı kaptanı ırkçı söylemlerde bulunmuş, Avrupa Şampiyonasında atletler (10 küsür kişi) ve Olimpiyat şampiyonu atleti dopingli çıkmış, Basketbol Milli Takım kaptanı kendi oynadığı ligde Dopingden 20 Maç ceza almış, Ata sporu güreşin er meydanı Kırkpınar'da güreşçileri dopingli çıkmış bir milletiz. En çok güvendiğimiz dal olan Haltere girmiyorum.

Bu kadar olumsuzluk içinde hiçbir federasyon başkanı istifa etmemiş, Spor Bakanı açıklama yapmamış kısacası bu kadar pisliğin içinde kimse yerinden kıpırdamamış ve bu pislikler hep halının altına süpürülmüş. E nolacaktı ki burası Türkiye.

Olimpiyata sadece bir organizasyon gözüyle bakan "DEVLET BABA" , olimpizm yada olimpiyat ruhunu henüz anlamamış.  E nolacaktı ki burası Türkiye

"Olimpiyat sayesinde İstanbul sınıf atlayacak" diyenlere ağız dolusu küfür edesim var. Olimpiyat'ın İstanbula katacağı projeler normal şartlarda devletin yapması gerek projelerdir." Bak 92 Barcelona'dan sonra Barcelona nasıl değişti"  diyenlere ise kelam etmeye tenezzül bile etmem. İspanyollar hemen hemen her spor dalında zaten varlardı, şehir zaten değişim içinde idi ve tarihlerine sahip çıkıyorlardı.

"DEVLET BABA" diyor ki: "2020 İstanbul'a gelecek". E ne değişecek ? Spor da nasıl bir kalkınma planın var ? Siz de herhangi bir etik yokken spor etiğini insanlara nasıl aşılayacaksınız ? Mesela paralel barda kaç sporcumuz yarışacak ? Sırıkla atlamada yarışacak mıyız ? Yüzmede Derya Büyükuncu polemiği yaşayacak mıyız ? Teniste 2020ye kadar ilk 100 de kaç sporcumuz  olacak ? Bunlar dışında dopingle mücadelede neredeyiz ? Irkçılık yapan sporculara bayrak taşıtmaya devam edecek miyiz ? Şikeye karşı ne gibi önlemleriniz var ? Bize bunları anlatın. Yoksa İstanbul'da şu kadar metro olacak yok bu kadar tesis olacak bunlar bizi ilgilendiren olaylar değil bunlar zaten İstanbul gibi büyük bir metropolde olması gereken unsurlar. Olmaması bizim değil devletin ayıbı.

Ülkede en çok ilgi gören spor açık ara Futboldur ama ülkede yapılan U20 Dünya Kupası finalinde toplam seyirci sayısı 21.300. Sen daha bize ne anlatıyorsun "DEVLET BABA". Anla artık elini,kolunu,bacağını sporun üstünden çek yapman gereken denetlemek müdahil olmak değil.

Olimpiyat bir ülkenin görebileceği en muhteşem ve en görkemli spor organizasyonudur. Bizim çocuklarımız bu organizasyon ile büyüyecekler amma ve lakin "DEVLET BABA" nın spora bakışı reklam, maddi gelir oldukça insanlar "DEVLET BABA" nın içinde bulunduğu her organizasyondan imtina edeckler. Bedava biletler dağıtılıp il ve ilçe gençlik kolları müsabakalara gitmeye zorlanacak ama oda yetmeyecek. Halkın müdahil olmadığı hiçbir organizasyon başarılı olamaz aksine büyük hüsran olur. Bkz. FIFA U-20 Türkiye.

 Olimpiyatları bu şartlar altında istemeyen herkes vatan haini ilan edilecek ama şike yapanlar,doping yapanlar,ırkçılık yapanlar "DEVLET" yanlısı olduğu için protokolde baş köşe de yer alacaklar. Bunların ışığında soruyorum : 2020 Olimpiyatını istiyor musunuz ?

Sezona güzel bir başlangıç |Galatasaray-Malaga|

0 yorum
Sonu her nekadar guzel bitsede boslukta kaldik ligler bitti biteli. Futbol sezonu bitse de Galatasaray acligimizi bir sure daha basketbol final serileriyle giderdik. Sezon bitti ama biz daha bitmedik dedik birazda u-20 dunya kupasini kovaladik.Eninde sonunda oda bitti... Transfer borsasının bizim için tabiri caizse ölü deniz gibi durgun olmasi pek alisilmis birsey degil. Her ne kadar ne transfere nede bilete bizim askimiz bu renklere desekte yaz aylarının tek eglencesidir transfer.

Bu macsizlikta ve futboldan baska herseyin konusuldugu donemde klubun kamp programi belli oldu "21 Temmuz 2013 Galatasaray-Malaga Izmir Ataturk Stadyumu" klasik gidilirmi gidilmezmi sohbetlerinden sonda gerekli adimlar atildi ve adinin oldugu her yerde adimlarimiz var felsefesiyle ozlenen izmir deplasmaninin hazirliklari basladi.Listeler hazirlandi izinler alindi ve 21 Temmuz pazar sabahi saat 06.00 da incirliden cikildi yola.Makarasi bol,kadrosu muazzam ve tabiki ege deplasmanlarinin vazgecilmezi kofteci yusuf realitesinin yasatildigi bir yolun ardindan saat 15.00 sularinda izmire varildi. Mac icin orada olan cahit sucu ve orhan tolga balarisi abilerimizin yani sira ankaradan gelen fatih bayrak ve ozkan balci abilerimizin yanina kordona geldik.

Maca iki saat kala davullari pankartlari iceri soktugumuzda karsilastigimiz manzara anlatilmaz yasanir tarzdaydi.35 derece sicak %85 nem ve mubarek ramazan ayina baskin cikmisti Galatasaray aski cimbomun kalesi izmir halkinda. Mac okadar hizli basladiki daha biz sesimizi acamadan gol sesleriyle inledi tribunler drogbanin ofsayt olarak degerlendirilen ve sayilmayan goluyle. Okadar kitlenmistikki tezahurata,sevdamizi haykirmaya golun sayilmadigini sneijderin enfes golunden sonra anlayabildik. Dakikalar 35 i gosterdiginde izmirdeki ultraslan kardeslerimizin hazirladigi mesale sov ile sicaklik 35 dereceden 200derecelere kadar cikti.Mac tam bir dostluk maci skoruyla 3-3 bitti, taraftar futbola ve galatasaraya doydu..Ilk yari ustalar sahneye cikti 2. Yari ciraklar son noktayi koydu.

Oynanan futbol bence sezona donuk umut verdi. Mactan sonra kalabalik otobus tayfasiyla istanbula donus basladi.Sezonun ilk deplasmani gosterdiki bu sene deplasmanlar cok guzel olacak. Onumuzdeki deplasman 11 Agustos Kayseri Super Kupa maci. Ozamana kadar yine bosluktayiz...

ultrAslan Izmir'e emeklerinden ve bizi en iyi sekilde agirladiklarindan oturu tesekkur ederiz

Eric Cantona diye bir gerçek var arkadaş

0 yorum
O ayakla topa can verenlerden

Eric Cantona hala neler yapabiliyor birde burdan bakın...





ŞAMPİYONLUK ÖYKÜSÜ - 2005/2006

0 yorum


14 sene sonra gelen şampiyonluktan sonra en değerli şampiyonluktu belki de bu şampiyonluk.
Bütün sezon muhteşem bir hırs , muhteşem bir azim , muhteşem bir birliktelikle , muhteşem bir takım ruhu ile oynamıştı bu takım.
Kadrosu ahım şahım değildi , ekonomik bütçeyle kurulmuş sıradan bir takımdı.
Bu takım için sadece forvetler çok iyi gözüküyordu.
Hakan Şükür , Hasan Kabze , Necati Ateş , Ümit Karan…
83 puan almıştı o sezon Galatasaray.

18.Hafta Konyaspor maçı. Kar , kış , kıyamet kopuyor Konya’da. Top oynanmıyor adeta sahada.
90 dakika boyunca gol çıkmıyor ama 90 dakika sonunda uzatmalarda bir çocuk çıkıyor , kendini gösteriyor ve golü atıyor. O çocuk kim mi Aydın Yılmaz. Bu şampiyonluğun belki en önemli galibiyetlerinden bu maç.

Bu sezon bunun gibi çok maç var açıkçası 1-2 tane değil bir sürü.

31.Hafta Fenerbahçe maçı. Kadıköy deplasmanı.
Belki de bütün sezonun şampiyonluk düğümünün artık kopacağı bir maç.
Büyük umutlarla gidiyoruz Kadıköy’e. Yıllardır süregelen şanssızlığı kırmak ve şampiyon olmak için gidiyoruz bu sefer.
Maç başlıyor ve olmayacak şeyler olmaya başlıyor.
4-0 yeniliyoruz Fenerbahçe’ye.
Şampiyonluk gitti diyoruz artık , bitti her şey bitti.

7 Mayıs 2006 İnönü Deplasmanı..

33.Hafta ; Eğer şampiyonluk yarışını son haftaya kadar devam ettirmek istiyorsa bu maçı mutlaka almalıydı Galatasaray.

Maç başladı , karşılıklı ataklarla ama ilk yarı gol sesi çıkmadı.
Umutlar tükenmeye başladı dakikalar geçtikçe , 51.dakikada Tümer çıktı sahneye ve Beşiktaş’ı 1-0 öne geçiren golü attı.
Şampiyonluk gitmişti , her şey bitmişti.
Muhteşem bir sezonu şampiyonluk alamadan bitirecektik.
Dakikalar 60’ı gösterirken Hasan Kabze girdi oyuna , nereden bilebilirdik ki çıkıp 2 gol atacağını?
Oyuna girdi ve girdikten 4 dakika sonra güzel bir gol attı.
Ama bu gol yetmezdi Galatasaray’a , 1 gol daha lazımdı.
Dakika 90 oldu gol yok , uzatmalar başladı 1-2 dakika geçti gol yok.
Dakika 90+3’de Beşiktaş taraftarları golden önce İnönü’yü hep bir ağızdan “Zalaad gelsin sizi kurtarsın” sözleriyle inletiyordu.
İşte tam o sırada Sabri topu içeri doldurdu ve Hakan Şükür kafayla indirdi topu tam o sırada tribünler bir anda sustu , çıt çıkmıyordu ki birden Goooooolllll sesiyle inlemeye başladı bütün stad Galatasaray’lı taraftarların sesiyle.
Hasan Kabze ceza yayının içinden öyle vuruyordu ki kalecinin yapacağı hiçbirşey yoktu.
Kazanmıştı Galatasaray , şampiyonluğu son haftaya taşımayı bilmişti…

Son hafta Ali Sami Yen’de oynuyor Galatasaray.
Kayseri ile oynanacak maç.
Şampiyonluğu son haftaya taşımıştık taşımasına ama Fener’de Denizli ile yapacaktı.
Rahat kazanır gözüyle baktığı için herkes aslında pek ümit yoktu şampiyonluğa.
Ama sırf bu sene edilen mücadeleden dolayı Galatasaray taraftarları Ali Sami Yen’i bayram yerine çevirmişti.
Her yer Sarı-Kırmızı’ydı bugün.
Maç saati geldi ve maç başladı.
Dakikalar 18’i gösterdiğinde İlic çıktı ortaya ve golü attı.
1-0 öne geçtik. Ve ilk yarı bu skorla bitti.
İkinci yarı başladı ve Sabri Sarıoğlu çıktı bu sefer ortaya ve attığı golle 2-0 öne geçirdi Galatasaray’ı.
Fener maçı da hâlâ 0-0’dı.
Neden olması , belki de şampiyon olacaktık ?
Dakika 85 birkez daha Sabri çıkıyor ve 3-0 yapıyor.

 Fener maçı hâlâ 0-0.
Dakika 87 ve top auta çıkıyor , bir anda bütün tribünler gol diye bağırmaya başlıyor.
Ardından Hasan Şaş ve Hakan Şükür’ün maçı bırakıp sevinçleri göz önüne geliyor.
Denizli gol atmıştı 1-0 öne geçmişti.
Ve hakem son düdüğü çalıyor ve maç bitiyordu Galatasaray 3-0 kazanmıştı ama olmayacak şeyler olmuştu tam 16 dakikalık uzatma verilmişti Denizli’de.
Kimi oyuncu sahada yere yatmış sonucu bekliyor , kimisi tribüne çıkmış maçı izliyor , kimisi almış çocuklarını kucağına maçın bitmesini bekliyor.
Fener gol atıyor ve 1-1 oluyor.
Daha dakikalar var maçın bitmesine , herkesi heyecan ve korku sarıyor.
Gerisini anlatmayayım ve video bırakayım buraya , o 16 dakika boyunca beklerken neler yaşandığını videodan izleyelim.

link : 
www.youtube.com/watch?v=_ejqdD659QQ



Galatasaray Şampiyon’du.
Hasan Şaş’ın deyimi ile ; Para her şey değil , Allah’ın adaleti…
O gün oraya takımı alkışlamak için gelen 25 bin kişi şampiyonluğu kutluyordu.
UEFA Kupasını kzanırken Popescu’nun attığı son penaltıdan sonra nasıl sevindiysek bu maçtada aynı sevinci yaşadık.
Belki kat ve kat daha fazlasını.
İmkansız Galatasaray’ca değildi bunu anladık o gün.
Galatasaray’ın lügatında imkansız diye bir kelime yoktu bir kez daha öğrendik…

Durgun Dönemin İlginç Transfer Hareketliliği

0 yorum
Futbolun tüm dünya üzerinde endüstrileştiği ve ülke futbolunun da buna hızlı bir şekilde ayak uydurduğu 90 lı yılların ikinci yarısından bu yana belki de ilk defa bir yaz döneminde bu kadar az konuşuldu transfer meselesi. Elbette bu durgunluğun en önemli sebeplerinden birisi, yaz başından bu yana azalarak devam eden siyasi protestolar. Sadece transfer değil, tüm konular rafa kalktı belli bir süre. Futbol gündeminin 2 yıldır 1 numaralı gündem maddesi olan şike sürecinin nihai kararlara ulaşması ve TFF'nin yabancı kontenjanı ile ilgili kaçak dövüşmesi de transfer dönemini durgun kılan diğer önemli etkenler.

Transfer sezonu her ne kadar bu kadar durgun ve sessiz geçiyor görünse de özellikle Temmuz ayı başından bu yana ilginç ve bir o kadar da ses getirecek transfer hamleleri yapıldı. Kasımpaşa'nın başta Ryan Babel olmak üzere kadro kalitesi epey yukarı çekildi gibi görünüyor. Şüphesiz bu transfer politikasında UEFA tarafından malum kulüplere verilmesi söz konusu cezaların öngörüleri de etkili oldu -zira bu öngörü son derece normal-.

Avrupa kupalarından men edilen kulüpler sebebiyle bir çok kulübün kupalara katılım pozisyonları ve stratejileri değişti ve bu da hareketlenmeyi sağladı. Bursaspor'un Frey ve Taiwo'yu kadrosuna katması, Kayserispor'un çok öenmli Jaja hamlesi, Jaja'yı Kayserispor'a kaptıran Trabzonspor'un dünyaca ünlü Chelsea li yıldız Malouda'ya imza attırması bu hareketliliğin somut göstergeleri.

 
  TFF'nin 6+0+4 kararından geri adım atmaması şüphesiz en çok Galatsaray'ı etkiledi. Farfan, Nani, Mathieu ve Carlinhos gibi isimler çok sık telaffuz edilmelerine karşın bu transferler rafa kalkmak durumunda kaldı. Zaten en kaliteli kadroya sahip kulüp olan Galatsaray, stopere Chedjou ve orta sahaya çok iyi bir yerli alternatif olan Erman'ı takviye etti şu ana kadar. Asıl dikkat çekici nokta ise transfer belirsizliğinden sebep gözden çıkarılan Elmander'le dahi henüz yolların ayrılmamasıydı.

Aslında bu transfer döneminin en ilginç hareketliliği şikeden ceza alan Fenerbahçe ve Beşiktaş'ta yaşanıyor. Fenerbahçe Avrupa kupalarından men edileceği aşikar olmasına rağmen Alper ve Bruno Alves gibi yüksek maliyetli transferlerle birlikte Holmen ve Kadlec gibi yabancı statüsündeki oyuncularla sözleşme imzaladı. Bunun yanında uzun zamandır aleni bir şekilde Oscar Cardozo ismi de konuşuluyor. Bu atakların sebebi hiç bir şey olmamış gibi davranıp, bu transferleri mağdur edebiyatının son halkası olarak kullanma isteği olabilir. Beşiktaş ise tarihinin en kötü maddi dönemini yaşıyor olmasına ve cezalı durumda olmasına rağmen Sezer Öztürk, Ömer Şişmanoğlu, Pedro Franco, Serdar Kurtuluş ve kiralık olarak Gökhan Töre ile anlaştı şu ana kadar. Onların hücum hattı için konuşulan somut isim ise Adebayor. Her iki kulüp aynı zamanda Ersun Yanal ve Slaven Biliç hamleleri ile teknik ekiplerini de yenilediler.

Anlaşılan çok değişik ve sürprizlere açık bir sezon bizi bekliyor.

DEPLASMAN Nedir bilir misiniz ?

5 yorum
Deplasman nedir ve kimler gider ?

Valla bu deplasman denilen şey herkese göre farklıdır. Bazısına kaçış, bazısına kavuşmadır. Bazen her hafta deplasmandır eğer ki stadın Olimpiyat Stadıysa. Otobüsle gidersin, trenle gidersin, uçakla gidersin, arabanla gidersin ama muhakkak gidersin.

"Kendi stadına gittin yetmedi kalktın bide taaaa oralara kadar gidiyorsun." bu bazen anne, bazen sevgili, bazen de bir eşin isyanıdır. Bırakırsın buradakileri gidersin hem de hiç olmamışlarcasına. Otobüse bindiğinde farklı bir yaşantı başlar. Sonunu bilmezsin bırak sonunu 1 dakika sonra ne olacağını bilmezsin. Şehrinden 700 km ötede ve hala yoldayken kara haber alabilirsin ve yapacağın bir şey yoktur. Ama yine de gidersin.

Deplasmanda herkesin farklı hikayesi vardır hatta bazen aynı olay da farklı hikayelerin kahramanı olursun. Deplasman bazen kelle koltukta gitmektir, ama her defasında yanında kinin canı sana senin canın ona emanettir. Bir tas çorba için onca saat beklemektir deplasman. 45 derece sıcaklıkta klimasız otobüsle yolculuk etmektir ve otobüs acaba nerede bozulacak diye beklemektir. 13 saat camı olmayan otobüsle yolculuktur deplasman. Arkadan yükselen ağır sigara dumanıdır deplasman.

Abidir kardeştir deplasman. Bir olmaktır, sevdadır, isyandır hani derler ya hayatın ta kendisidir deplasman. Zengin fakir yoktur o otobüste, herkes paylaşır.

Deplasman arkadakilerin,ortadakilerin ve öndekilerin ayrı ayrı hikayesidir. Ama en zoru da ortadakilerin hikayesidir. Ortada olanalar ya yeni yeni deplasmana gitmeye başlamıştır yada pek kimseyi tanımıyordur yada yaşı küçüktür. Başına ne geleceği ile ilgili herhangi bir fikri yoktur. Otobüsün arkasında ayrı bir tayfa önünde ayrı bir tayfa. Sessizlik varken bile tam bir kaostur onun için. Kim ile nasıl konuşulur, kim büyüktür kim küçüktür belli değil. Arkadan ayrı bir ses önden ayrı bir ses. Önce "Allah'ım nereye düştüm ben ?" sonra "Bitse de gitsek" en sonunda "İki hafta sonra Kayseri var erkenden gelip otobüse binmeliyim" derler. İşte ortadakilerin hikayesi budur. Ama aslında herkesin hikayesi ortadan başlar.

Ortadan başlayan hikaye "Arka beşli" de devam eder. Orası gerçekten ayrı bir dünyadır. Dumandan göz gözü görmez, tezahüratlar oradan başlar, yanıcı ve yakıcı maddelerden onlar sorumludur. Hatta en çok sorumlu oldukları şey de otobüstekilerin can güvenliği. O can güvenliği için tüm tedbirler alınır. Gerekli tüm sorumluluk alınır. Yolculuğun her anı en güzel dakikaları belki de orada yaşanır.

Ön taraf ayrı bir hikaye, orası deplasmanın bürokrasisidir. Bir çok şey oraya danışılır. Oranın en ulvi görevi şoförü ayık tutmaktır. Bunun için gerekirse uyunmaz. Arkada ki kardeşlerin ihtiyaçlarına isteklerine bu merci cevap verir (yada vermez o oranın insiyatifinde ).

Tribün bir çok insanı birleştirir, DEPLASMAN bir çok insanı kardeş yapar. Asıl orada tanırsın tribünde ki arkadaşını. Asıl orada öğrenirsin tribün hiyerarşisini. Deplasman, Tribün denen okulun belki de en önemli dersidir. Düşünsene yıllarca bir çok şehre gidersin ama o şehir ile ilgili tek bir bilgin bile olmaz çünkü sadece oranın stadını bilirsin ha birde polislerini. Bunu dışarıda ki insana anlattığında direk mavi ekran verir. Anlamaz, anlayamaz o hissiyatı bilmeyen anlayamaz.

E böyle olunca da herkesin farklı bir deplasman hikayesi oluyor. Ben hepsini dinlemeye hazırım

Bu fikstür Taraftarı yormasın usta ?

0 yorum
Galatasaray Futbol Takımı Spor Toto Süper Lig Fikstürü
1. Hafta: Galatasaray - Gaziantepspor
2. Hafta: Bursaspor - Galatasaray
3. Hafta: Eskişehirspor - Galatasaray
4. Hafta: Galatasaray - MP Antalyaspor
5. Hafta: Beşiktaş - Galatasaray
6. Hafta: Galatasaray - Çaykur Rizespor
7. Hafta: Akhisar Bld. - Galatasaray
8. Hafta: Galatasaray - KDÇ Karabükspor
9. Hafta: Kayserispor - Galatasaray
10. Hafta: Galatasaray - Konya Torkuspor
11. Hafta: Fenerbahçe - Galatasaray
12. Hafta: Galatasaray - Sivasspor
13. Hafta: Kasımpaşa - Galatasaray
14. Hafta: Galatasaray - SB Elazığspor
15. Hafta: Gençlerbirliği - Galatasaray
16. Hafta: Galatasaray - Trabzonspor
17. Hafta: K Erciyesspor - Galatasaray


Gatasaray Basket Takımı Euroleague Fikstürü

1. Hafta | 16 Ekim Çarşamba 21.30
Montepaschi Siena - Galatasaray 

2. Hafta | 24 Ekim Perşembe 21.45
Galatasaray  - Olympiacos

3. Hafta | 31 Ekim Perşembe 21.45
Unicaja Malaga - Galatasaray 

4. Hafta | 8 Kasım Cuma 20.00
Stelmet Zielona Gora - Galatasaray 

5. Hafta | 14 Kasım Perşembe 20.00
Galatasaray - FC Bayern Munich

6. Hafta | 21 Kasım Perşembe 20.30  
Galatasaray - Montepaschi Siena

7. Hafta | 28 Kasım Perşembe 21.00
Olympiacos - Galatasaray

8. Hafta | 5 Aralık Perşembe 20.30
Galatasaray - Unicaja Malaga

9. Hafta | 13 Aralık Cuma 20.30
Galatasaray - Stelmet Zielona Gora

10. Hafta | 19-20 Aralık 2013
FC Bayern Munich - Galatasaray 


Daha bu işin Şampiyonlar ligi, Beko Basketbol ligi, Voleybol Türkiye ve Şampiyonlar Ligi var...




Kalem nasıl satılır ?

0 yorum
          Şikenin üstünü örtmek için bugün kalemini satanlar yarın nelerini satacaklarını şaşırırlar...


                                                                  #FUCKMEDIA

                                   



Nesilden Nesile Mirastır Bize

0 yorum
Futbol bazı insanlar için 90 dakikadan ibaret olsa da bizim gibi insanlar için bir tutku, babadan kalan miras, oğluna olan borçtur. Bizim gibilerin hikayesi hep aynıdır. Kahramanlar farklı olsa da Giriş Gelişme Sonuç hep aynıdır. Gidilen ilk maç, gidilen ilk derbi, ilk deplasmanın unutulmazdır senin için. İlk gittiğim maçı hatırlamıyorum ama babamdan dinlediğim kadarıyla aktarayım.
  
Yıl 2000 ama yer İstanbul Ali Sami Yen Stadyumu (seni yıkan dozerin…). Galatasaray bu kutsal vatan topraklarının gördüğü ilk ve tek Avrupa kupasını kazanmıştı. Kupa ilk kez stadyumda taraftara sunulacaktı. Maça 3 saat kala tribünler tıklım tıklım. Ben kapalı tribünün ortalarında, babamın omuzlarında karşılıklı tezahüratları, atılan havai fişekleri izliyordum. İşte o gün başladı bendeki futbol ve tribün aşkı.
 
İlk yalnız gittiğim derbi 2007 Fenerbahçe derbisi meşhur su savaşı derbisi olarak ta anılmakta şimdilerde. Maçı 2-1 kaybetmiş olsak ta tribünler beni bir daha aşık etmişti futbola ve tribüncülüğe. Hepimizin bildiği o meşhur söz gibi “Futbolun sadece futbol olmadığını Ali Sami Yen’de anladım” diyenlerdenim bende.

İlk deplasmanım 2010 Eskişehir. Sabah erkenden incirliye gitmiştim o kadar erkendi ki kimsecikler yoktu ortada. Otobüse binmeden başlamıştı heyecanım. O otobüste öğrendim arka 5li realitesini, kilometrelerin tabelalardaki kadar kolay tükenmediğini ve Galatasaray’ın yokluğunda yolların bize memleket olduğunu…


Bana bugüne kadar çok şey öğretti ama babama şükran borçlu olduğum konulardan bir tanesi kesinlikle bana bu sevdayı aşılamasıydı. Nesilden nesile mirastır oğluma, torunuma vasiyetim cimbom yazsın musalla taşıma...



6222, E-Bilet, Polis varken GEL DE ULTRAS ol

0 yorum
Eminim ki bir çoğunuz bu 6222 nolu yasanın ne olduğunu biliyorsunuzdur. Taraftarlığı bitirip statları sinema salonuna çevirmek için "Kulüpler Birliği" adlı ne işe yaradığı belli olmayan güruh tarafından devlet babaya yaptırılan yasa. Bu yasayı meşale yakanları içeri atsınlar diye yapanlar şike yaptıkları için içeriye girdiler bu da işin dramatik kısmı yada ava giderken avlanmak. Neyse o konuya sonra bakarız.

Bu yasa 14 Nisan 2011 yılında çıktığında, tribünlerden neredeyse çıt çıkmadı. İnsanlar bu yasanın ne olduğunu bile anlamadılar ta ki meşale yakanların canı yanınca, ta ki tribünde biriyle tartışınca, ta ki devlet babanın şefkatli kollarıyla tanışıncaya kadar.

"E kardeşim bu yasa da ne var ki ? Ne güzel sporda şiddeti bitirmek için yasa çıkmış" diyenlere koca bir hasssiktir çekiyorum. Bu yasa, maça gideni fişleme yasasıdır. Bu yasa yüzünden hiç beklemediğiniz bir anda sırf maça gittiğiniz için polis sizi evinizden alabilir. Nasıl mı fişliyor bizi devlet ? Bak böyle :

"Spor alanlarının güvenlik ve düzenine ilişkin tedbirlerMADDE 5

(4) Spor müsabakalarının yapıldığı alanlara girişi sağlayacak biletler, elektronik sistem üzerinden oluşturulur. Bilet satın almak isteyen kişilerle ilgili olarak, üzerinde adı, soyadı, Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası ve fotoğrafı olan bir elektronik kart oluşturulur. Kişinin yabancı olması halinde kart üzerinde Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası yerine uyruğu olduğu devletin adı ile Türkiye’ye giriş yaptığı pasaportun seri numarası kaydedilir. Bilet satışları kişilere özgü elektronik kart üzerinden yapılabilir. Spor müsabakalarına, kişi ancak adına düzenlenen elektronik kart ile izleyici olarak girebilir. Spor müsabakasına izleyici olarak girecek kişilerin kontrolünü ev sahibi kulüp yapmakla yükümlüdür. Bu yükümlülük ev sahibi olmayan müsabakalarda, müsabakaya katılan her iki kulüp; milli müsabakalarda ise, ilgili federasyon tarafından yerine getirilir.(5) Spor alanlarında; güvenliğin sağlanması ve bu Kanuna aykırı davrananların tespiti amacıyla, gerekli teknik donanımlar kurulur. Kameralar ve benzeri teknik donanımların yerleştirilecekleri yerler ve sayıları il veya ilçe spor güvenlik kurulları tarafından belirlenir."

Spor alanlarına yasak madde sokulması ve müsabaka düzeninin bozulmasıMADDE 13

(2) Esasen bulundurulması suç oluşturmamakla beraber 12 nci maddenin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamına giren alet veya maddeleri spor alanlarına sokan kişi, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır (3) 12 nci maddenin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamına giren alet veya maddeleri seyircilere temin etmek amacıyla spor alanına sokan veya spor alanında seyircilere temin eden kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.(4) 12 nci maddenin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamına giren alet veya maddeleri spor alanında kullanan kişi, bu suretle müsabaka düzeninin bozulması halinde, fiili daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.(5) Spor alanına sokulması yasak olmayan maddeleri kullanarak müsabaka düzeninin bozulmasına sebebiyet veren kişi, fiili daha ağır bir cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde, adli para cezasıyla cezalandırılır.(6) 12 nci maddenin birinci fıkrasının (c) bendi hükümlerine aykırı olarak spor alanlarına müsabaka sırasında uyuşturucu veya uyarıcı madde ya da alkollü içecek sokan kişi, fiili daha ağır bir cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde, adli para cezası ile cezalandırılır.
Yani meşale yakacağına şike yap daha az sıkıntı yaşarsın. 

Kardeşim adam diyor ki senin T.C. kimlik numaran biletinin üzerinde yazacak ama bizde çıkıp demiyoruz ki "sana ne lan benim T.C. kimlik numaramdan" Tamamen polis devleti olan güzel ülkemde bir maç keyfimiz vardı onun da içine ettiler. 

Tribünler birlik olsun demiyorum ama herke kendi tribünün de çıkarabileceği en yüksek ses ile "e-bilete hayır" diye bağırmalı. Yoksa her şey için çok geç olacak. 

PS: Merak edenler için 6222 nolu kanun maddesi aşağıda ki link


Who is DEVLET ?

0 yorum
DEVLET TARAFINDAN KADRO DIŞI BIRAKILDI
Cenk Akyol bir açıklama yaptı ve dedi ki: Nihazt İzçin verdiği cevaba göre kadroya alınmama sebebim "DEVLET" .

Peki bu DEVLET kim kardeşim ? Bu DEVLET daha önce hiç basketbol oynamış mı ? Yada hiç koçluk yapmış mı ? Yada ne biliyim bench nedir biliyor mu ? Üç sayı gerisinde ki atışları nasıldır ?

Bu bizim tanımadığımız bilmediğimiz DEVLET, Nihat İziç'i nerden tanıyor ? Turgay Demirel bu DEVLET'in akrabası mı ? Dahi koç! Tanjeviç ve DEVLET nerede oturur konuşurlar ? Zaten Milli Takım'ın başında Tanjeviç yok ki DEVLET varmış o zaman Tanjeviç neden maaş alıyor ?

Sordukça bunaldım Cenk Akyol napsın ?

Neyse Cenk Akyol benim nazarımda bu sene çok üstün bir performans sergilemedi ama bu yıl onun en iyi yılıydı. Milli Takıma alındığı diğer senelere kıyaslarsak bu yıl Milli takımda ilk 5 çıkması lazımdı. Ama DEVLET onu kadro dışı bıraktı sebebini de davranış kriterine uymaması olarak açıkladılar :) "DAVRANIŞ KRİTERİ" vay anasını ne güzel bir şey bulmuşlar ...

E tabi bu arada Milli Takım forması herşeyden üstündür geyikleri aldı başını yürüdü ...

Hadi tamam yedik. Bir sürü açıklama yapıldı edildi ama açıklama trafiğinin yaşandığı bu dönemde en iyi açıklama bence Murat Özyer'in 140 karaktere sığdırdığı bir tweeti idi : "16 Mayısta teknik ekiple uyuşuyordu ,disiplinliydi,takım oyuncusuydu 10 Temmuz'da teknik ekiple uyumlu değil ,davranış kriterlerine uymuyor". (Murat Özyer @2 yapmış bence.)

Şimdi bu durumda DOPİNG yapan Takım Kaptanı Hidayet Türkoğlu teknik kadronun davranış kriterine uyuyor. Buna müsade eden teknik kadronun davranışı TBF nin kriterine uyuyor. E o zaman bunun sonucunda Cenk Akyol şükretmeli ki bu kadar karakter yoksunu topluluğun hükmettiği bir Milli Takımda yok.

Sponsor, Garanti Bankası, Ferit Şahenk, NTV bu olaylara girmiyorum bile. Belki de DEVLET bunlardır. Kim bilir ?


Ha bu arada geçen sene de bu Milli Takım'da Göksenin ve Furkan Aldemir'e, Fenerbahçe'ye transfer olun baskısı vardı. Milli Takım seviyesi gerçekten insanı hayrete düşürüyor. Sonra neden küfür ediyorsun ? Murat Özyer, Ergin Ataman, Ünal Aysal edemediği için ben ediyorum kardeşim.

Bir başka nokta da basından bir kişi de çıkıp demiyor ki aga bu nedir ? Bu adam neden Milli Takım kadrosuna alınmadı ? Yoksa bu DEVLET #bizkazanacağız diyen "tarafsız" gazetecilerinde mi başında ?

"Cenk Akyol" hadisesi de unutulur benim memleketimde, çünkü DEVLET ne derse o olur. Bu ayıbın üzerine başka ayıplar da eklenir onlar da unutulur. Yeter ki DEVLET in dediği olsun.

Sana birşey diyeyim mi kardeşim biz seni yalnız bırakmayız ama yalnızsın be Cenk Akyol

why me coach ?

Cevad Prekazi - Xhevat Prekazi

0 yorum
Prekazi: Arenaya gitmek içimden gelmiyor, Sami Yen'i seviyorum
C. Yılmaz: Sami Yen mi kaldı abi toprak oldu
Prekazi: Babam da öldü ama hala seviyorum


Bu kadar mı güzel anlatılır ? Anlatan Prekazi ise cevap Evet.

Bakın Monaco'ya attığı golü anlatışına yada '87 Eskişehir maçını anlatışına. Topa vuruken eşi inanmamış ama o inandı, maça çıkarken S
imoviç gerilmiş ama o rahattı, şampiyonluk için diğer arkadaşlarının tereddütleri varken o hiç şüphe etmedi.

Prekazi benim ve benim jenerasyonumun yıldızıydı ve hep öyle kalacak. Ne onu savaş zamanı aramayan takım arkadaşları, ne onu bizden koparan ne de onu Türkiye'ye geldiğinde umursamayan yöneticiler. Hiçbiri bunu unuttaramaz.

Prekazi sözünü sakınmadan konuşsun onlar rahatsız olsa da o konuşsun biz dinleyelim yeter ki Galatasaray'a küsmesin yeter ki bizden kopmasın.




ALTYAPIMIZ-BAŞARI ABİDESİ

0 yorum
Son günlerde futbol dünyasında en popüler konu yabancı kontenjanı meselesi. Hatta bu konu o kadar ön plana çıktı ki, tarihi şike davasının kaçınılmaz sonuçları dahi ikinci plana itiliverdi bir anda. Kaç yabancı oyuncu ile sözleşme yapılabilir, kaçı tribünde oturur, tribünde oturanın maddi zararı ne kadar olur?...vs.

Peki kontenjan sınırlamasını kaldırabilecek, bu durumu kulüplerimiz adına olumlu destekleyebilecek bir altyapı sistemine ve dolayısıyla yeterli bir yerli oyuncu grubuna sahip miyiz acaba?

Ülkemizde yaşayan insanların, bizim en büyük ortak özelliklerimizden biri her ne şartta olursa olsun başarıya ulaşmak ve bunu mümkünse en kestirme yoldan gerçekleştirmek. Tabi burada göz ardı edilen kritik husus, yakalanan ve yakalanması muhtemel başarının sürdürülebilir oluşunu sağlayacak sağlam temeller üzerine oturtulması meselesi. Altyapılardaki en büyük sıkıntımız "başarıyı altyapı düzeyinde yakalama" isteğimiz maalesef. Bir kulübün altyapı organizasyonu çeşitli yaş kategorilerinde elde edilen şampiyonluk sayısına endeksli maalesef. Düşünün, bir kulübün A2 takımı Türkiye şampiyonu olsun ancak o takımın hiçbir oyuncusu   kulübünün A takımı formasını giyemesin, bireysel olarak o seviyeye çıkamasın, kiralansın, serbest kalsın ve yok olup gitsin. Bu altyapı organizasyonu başarılı mıdır? Evet var olan sistemde "şampiyonluk apoletine sahip olduğu için" başarılı sayılmaktadır. Tabi burada en son eleştirilmesi gereken grup altyapı antrenörleridir. Başarı kıstasının yanlış belirlendiği ortamda aklının bir yanında hep hayat gayesi olan bu hocalar, belki istemeseler de, düzene ayak uydurup pozisyonlarına sahip çıkmak istemekteler. O yaş grubundan büyük "kaçak oyuncu" olarak tabir edilen oyuncu oynatmak, oyuncu yaşlarında oynamalar, yasaklı madde kullanımına göz yummak, maç bağlamak... Tüm bunlar, asıl hedef olması gereken profesyonel kategoriye olumsuz yansıyor maalesef. Aslında Fransa, İngiltere, Almanya, İspanya, İtalya gibi Avrupa'nın önde gelen futbol ekollerinde olduğu gibi doğrudan oyuncuları hem bireysel hem de takım halinde geliştirmeye yönelebilsek,  hem A takımların gerekli altyapı desteklerini almaları sağlanacak hem de sistemin arzuladığı başarıya da otomatikman ulaşılmış olacak. Neden bu ülkeleri kıstas alıyoruz, çünkü Avrupa arenasında asıl mücadele etmekte olduğumuz ülkeler bunlar.

Tüm bu çarpıklık elbette milli takımlarımıza da olumsuz etki ediyor. A Milli Takım Avrupa'da altyapısını almış ve o ülkelerin kendi milli takımlarında değerlendirmeyi düşünmedikleri oyuncularla dolup taşıyor ve dolayısıyla sonuç hüsran, FİFA sıralamasında Dünya 57. ciliği. Keza ülkemizde devam eden U-20 dünya Kupasın'da da mücadele eden Milli Takımımızın durumu malum.

Son yıllarda Avrupa çapında ismi telaffuz edilen ve somut başarılara sahip istisnai oyunculara da sahibiz. Örneğin Burak Yılmaz. Son iki sezonda ligde toplam 57 gol atmış ve iki yılda da gol kralı olmuş, Şampiyonlar Ligi'nde oynadığı 9 maçta 8 gol atıp takımını taşımış, sezona damgasını vurmuş oyuncu. Normal şartlarda bu istatistiklere, mücadeleci oyun stiline, fiziksel özelliklere ve yaşa sahip oyuncunun minimum 25-30 milyon Euro civarında bie bedelle Avrupa'nın büyük kulüplerinden birine transfer gerçekleştirmesi olağan. Ancak bizim sadece duyduğumuz, resmiyetini dahi bilmediğimiz teklif 15 milyon Euro o da eski popülaritesini kaybetmiş, zaman zaman düşmeme mücadelesi veren Fiorentina'dan. Neden böyle? Çünkü bizim sistemimizi, altyapımızı bizden daha iyi biliyorlar ve bu sistemde yetişen oyuncu her ne kadar kendini ön plana çıkarmayı başarsa da onlar için hala  bir kısım soru işareti...
             

Time is Up- Süre Bitti

0 yorum
Tanjevic tekrar göreve getirildi Akdeniz oyunlarıyla beraber.
Geçici antrenör vasfıyla geldi ama geldiğinde çok belliydi tekrar takımın başına geçeceği.

Turgay Demirel ile beraber doğdu adeta Tanjevic.
Türk basketboluna yapılmayan yatırımlar ona yapıldı sadece.
Türkiye'ye yeni bir ekol yaratmak için geldi ve başarısız oldu.
Hâlâ üzerinde ısrar edilmesine de bir anlam veremiyorum.
En iyi kadrolar verildi , en formda oyuncular verildi Tanjevic'e ama sonuç yine hüsran.
Basketbolcu falan kazandırmamıştır Tanjevic bu ülkeye , bu ülkeye basketbolcu kazandıran kulüpler olmuştur.
Milli takım performanslarıyla da şu an oynadıkları takımlara gitmemiştir bu oyuncular , oynadıkları takımlarda ki performanslarıyla gelmişlerdir bir yere.
Tek kazandırdığı oyuncu vardır o da Emir Preldzic'tir.
Başarılı olduğu konulara gelirsek pek fazla göremiyorum açıkçası ülkemizde yapılan Dünya Şampiyonası 2.liğinden başka.
Onunda sebebi belki birçok yıldızın katılmaması , belki de hakem hatası sonucu finale kalmış olmamız.
Daha sona 6.lıklar , 12.likler , olimpiyata katılamama başarılıyız yani.

2005-2013 tamı tamına 8 senede birşey katamamış bu adam bu takıma , hatta en iyi oyuncuları bile almamıştır zamanında egoları yüzünden milli takıma.

Bu yaşananları bu olanları biz görüyorken federasyonun başındaki ismin görmediği ülkede yaşıyoruz.
Olmuyor arkadaş zorlamanın bir anlamı yok , ısrar etmenin bir anlamı yok 70 yaşında ki bir adamda.

Erman Kunter , Oktay Mahmuti , Ergin Ataman , Ufuk Sarıca varken bu ülkede sen hâlâ Tanjevic'te ısrar ediyorsan suçlu sensin Turgay Demirel , yapamıyorsundur bu görevi.

Ey Turgay Demirel ve Tanjevic sizin Türk basketboluna yapacağınız en büyük iyilik bulunduğunuz makamlardan bir an önce ayrılmanız olacaktır.

Edi ile Büdü











Kaybolan Tribün Kültürü ve Endüstriyelleşen Futbol

1 yorum


Bütün dünyanın belkide en popüler, en çok izlenen ve gıpta edilen sporu futboldur. İlk günden bu yana izleyenleri büyülemeyi başaran bu sporu izlenebilir kılan en önemli etkenlerden biride bu sporun tutkunları yani diğer bir deyişle taraftarlarıdır. Ateşli tezahüratları, tribün şovları ve takımlarına bağlılıklarıyla ünlü olan bu taraftar gruplarının yolunu izlediği bir tribün kültürü vardır. Bu kültür "ULTRAS" olarak adlandırılır.

1950'lerin başlarında ortaya çıkan bu akımın öncüsü ve bilinen ilk ULTRAS grubu Sampdoria taraftarı ULTRAS TİTO'dur. ULTRAS gruplarının başlıca amacı, gün geçtikçe endüstriyelleşen "modern" futbolla savaşmaktır. No al calcio moderno (modern futbola hayır),Liberta Per Gli Ultras (Ultralara Özgürlük) gibi sloganlarla yola çıkan ve önce İtalya'ya sonra tüm dünyaya yayılan bu kültürü yaşatmak için sarfedilen çaba hat safhadadır

Özellikle 80 ve 90 'lı yıllarda başta İtalya olmak üzere tüm Avrupa'da fırtına gibi esen ULTRAS rüzgarları UEFA önderliğinde endüstriyelleşen futbolla birlikte yaşam mücadelesi vermektedir.Taraftar profilinin E-Bilet gibi yasal fişleme olarak adlandırabileceğimiz bu uygulamalarla yok edilip, seyirci profili getirilmeye çalışılmaktadır.Futbolun endüstriyelleşmesi taraftardan çok takımlarla ilgilidir. Arap veya Rus milyarderler gözünü futbola diktiğinden beri takım ruhu ortadan kalktı para ön plana geçti. Totti , Lampard , Gerrard gibi oyuncular parmakla gösterilir hale geldi.renklere olan bağlılık ve armaya olan aşk sona erdi.

  Yeni mega stadyumlar,dev spor kompleksleriyle insanları rahata ve oturmaya alıştırıyorlar.Taraftar ve tribün kültürünün en büyük darbeyi aldığı yer şüphesiz ki İngiltere...O meşhur İngiliz taraftarlığından eser yok şimdilerde...Ülkemize gelirsek kendi yağımızda kavruluyoruz... İyiye gitmek yada yerimizde saymak bir kenara dursun, yediğimiz her darbede dibe bir adım daha yaklaşıyoruz. Üzülerek belirtmek istiyorum ki Türkiye'de tribün kültürünün kalan ömrü 2 basamaklı sayılara bile çıkamayacak kadar azdır... Kaybolmakta olan kültürümüzün son demlerinde yaktığımız her meşalede, yaptığımız her tezahüratta,oturmadığımız her maçta bizi bitirmeye çalışan güçlere "biz buradayız, haydi durdursanıza" mesajı veriyoruz. Genç yaşıma rağmen 2008/2009 yıllarında başladığım tribün bana henüz 17 iken hayatta kendi ayaklarımın üstünde durabilmeyi öğretti. Tribüncülüğün son demlerine yetiştiğim için kendimi çok şanslı görüyorum ancak ileride bırakın 90ları 2000 leri şuandaki alışılmışın dışındaki atmosferleri çocuklarıma anlattığımda hayretle bana atıcakları bakışlarını görüyor gibiyim...

Futbol Ülkesi Türkiye !!!

1 yorum
Yalnızlık Paylaşılmaz
Cumartesi günü finali oynanacak U-20 dünya kupası Türkiye'de oynandı bitti. Sessiz sedasız, kimsesiz bir şekilde geleceğin yıldızları memleketin bir çok stadyumundan geçti. Ne goller atıldı, ne kurtarışlar yapıldı bu genç yaşında ne futbol oynadılar bu çocuklar ama ne gören var ne bilen.(50 Maç 149 gol ). Bir önceki turnuva Kolombiya' daydı ve 25.000 seyirciye oynandı biz de ise 50 maç toplam 30.000 seyirci. İsveç'te düzenlenen UEFA Bayanlar Avrupa Şampiyonası için şu ana kadar atılan toplam bilet sayısı 115.000.

Tutturmuşuz 2020 olimpiyatları... Ulan biz ne anlarız olimpiyattan, olimpiyat ruhundan. Biz anca atletizmde, halterde, güreşte hatta Kırkpınar'da doping yapalım. Bize 2020 yi verirse IOC nin de kafasına sıçayım.

Fıstık gibi dünya kupası vardı evimizde. Neden reklamını yapmazsın ? neden insanları bu organizasyona teşvik etmezsin ? Başbakan protesto edilecek diye açılış Kayseri'de yapıldı. Ne kadar moron varsa spor için bir araya gelmişken bu soruları sormak abesle iştigal. Bizim U-20 takımından bahsetmiyorum bile. Bu kadar pisliğin, nefretin içinde çocuklar ne yapsın ?

Şikesi, Dopingi, federasyonu, yöneticileri derken soğuduk futboldan zaten anladığımız tek spor dalı futboldu ondan da soğuduk. Bu konu da emeği geçen herkesin kendi pisliğinde boğulması için duacıyım.


blogun acemisi

2 yorum
nerden başlasam ? nasıl anlatsam ?

blog yazmak çok haddime bir durum olmadığından daha önce yazmaya hiç niyetlenmemiştim. Ta ki hanım " ya sen bu futbolu bu kadar seviyorsun bununla ilgili bir iş yapsana hadi yapamıyorsun bari yazsana" diyene kadar.Kalemimin kuvvetli olmadığını hanıma ilettim "boşver sen kendi jargonunla yaz, dışarda küfür etmeğe utanmıyorsun yazarken de utanma" dedi.

bir çok insanın bloglarını okurken içinde ki romantizm bende hep mide bulantısı oluşturmuştu bakalım benim yazılarım siz de nasıl hissiyatlar oluşturacak.  Bakalım deniycez ortaya ne çıkacak bilmiyorum. siz bana durumun ne olduğunu söylersiniz

Vira Bismillah

SONSUZA DEK

SONSUZA DEK