Kaybolan Tribün Kültürü ve Endüstriyelleşen Futbol


Bütün dünyanın belkide en popüler, en çok izlenen ve gıpta edilen sporu futboldur. İlk günden bu yana izleyenleri büyülemeyi başaran bu sporu izlenebilir kılan en önemli etkenlerden biride bu sporun tutkunları yani diğer bir deyişle taraftarlarıdır. Ateşli tezahüratları, tribün şovları ve takımlarına bağlılıklarıyla ünlü olan bu taraftar gruplarının yolunu izlediği bir tribün kültürü vardır. Bu kültür "ULTRAS" olarak adlandırılır.

1950'lerin başlarında ortaya çıkan bu akımın öncüsü ve bilinen ilk ULTRAS grubu Sampdoria taraftarı ULTRAS TİTO'dur. ULTRAS gruplarının başlıca amacı, gün geçtikçe endüstriyelleşen "modern" futbolla savaşmaktır. No al calcio moderno (modern futbola hayır),Liberta Per Gli Ultras (Ultralara Özgürlük) gibi sloganlarla yola çıkan ve önce İtalya'ya sonra tüm dünyaya yayılan bu kültürü yaşatmak için sarfedilen çaba hat safhadadır

Özellikle 80 ve 90 'lı yıllarda başta İtalya olmak üzere tüm Avrupa'da fırtına gibi esen ULTRAS rüzgarları UEFA önderliğinde endüstriyelleşen futbolla birlikte yaşam mücadelesi vermektedir.Taraftar profilinin E-Bilet gibi yasal fişleme olarak adlandırabileceğimiz bu uygulamalarla yok edilip, seyirci profili getirilmeye çalışılmaktadır.Futbolun endüstriyelleşmesi taraftardan çok takımlarla ilgilidir. Arap veya Rus milyarderler gözünü futbola diktiğinden beri takım ruhu ortadan kalktı para ön plana geçti. Totti , Lampard , Gerrard gibi oyuncular parmakla gösterilir hale geldi.renklere olan bağlılık ve armaya olan aşk sona erdi.

  Yeni mega stadyumlar,dev spor kompleksleriyle insanları rahata ve oturmaya alıştırıyorlar.Taraftar ve tribün kültürünün en büyük darbeyi aldığı yer şüphesiz ki İngiltere...O meşhur İngiliz taraftarlığından eser yok şimdilerde...Ülkemize gelirsek kendi yağımızda kavruluyoruz... İyiye gitmek yada yerimizde saymak bir kenara dursun, yediğimiz her darbede dibe bir adım daha yaklaşıyoruz. Üzülerek belirtmek istiyorum ki Türkiye'de tribün kültürünün kalan ömrü 2 basamaklı sayılara bile çıkamayacak kadar azdır... Kaybolmakta olan kültürümüzün son demlerinde yaktığımız her meşalede, yaptığımız her tezahüratta,oturmadığımız her maçta bizi bitirmeye çalışan güçlere "biz buradayız, haydi durdursanıza" mesajı veriyoruz. Genç yaşıma rağmen 2008/2009 yıllarında başladığım tribün bana henüz 17 iken hayatta kendi ayaklarımın üstünde durabilmeyi öğretti. Tribüncülüğün son demlerine yetiştiğim için kendimi çok şanslı görüyorum ancak ileride bırakın 90ları 2000 leri şuandaki alışılmışın dışındaki atmosferleri çocuklarıma anlattığımda hayretle bana atıcakları bakışlarını görüyor gibiyim...

1 yorum:

cace dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.

Yorum Gönder

SONSUZA DEK

SONSUZA DEK