TWITTER

25 Eylül 2013 Çarşamba

Bir tribüncünün eşi olmak


Bazen coşmaktır bir stad dolusu renktaşınla
Bazen de bir başına kalmaktır kalabalığın ortasında…

En iyisi hikayeyi en başından anlatmak ki değişimi siz de anlayın
Tanıştırılmamız için aylarca verilen uğraştan sonra bir Cumartesi görüşmek üzere randevulaştık. Birbirimizi tanımaya çalışırken onun hep renk sevdasından bahsetmesinden anlamalıydım hayatımızda hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını…
Başlarda bu tutkusunu sadece maça gitmek takımına destek vermek ve deşarj olmak olarak adlandırmıştım. Beraber maçlara gidiyor o atmosferin onu nasıl başka bir insan yaptığını görüyordum. Ama her geçen gün maçlara gitmenin onu rahatlatmak yerine farklı bir haleti ruhiyeye taşıdığını gördüm. Yendiğimiz maçlardan sonra keyfi çok yerinde 1 hafta boyunca şen şakrak etrafa neşe saçıyor, ama Allah korusun yenildiysek o bir hafta geçmek bilmiyordu… Önceleri iç saha maçlarına gidiyordu sonra yakın deplasmanlar derken bir de baktım ki tüm deplasmanlara gitmeye başlamış ülke sınırı tanımadan..Her deplasman öncesi evde kızılca kıyamet kopuyor saatlerce tartışılıyor günlerce konuşulmuyordu ama o gitmeye devam ediyordu..
Onu maça gönderip arkasından beklemek yok mu… Onun renkler uğruna ne zaman ne yapacağı belli olmadığı ve her seferinde bir üst levela geçtiği için kendi hayatıma devam etmek o kadar da kolay olmuyor... Her maç öncesinde beni bir gerginlik alıyor, “bir olaya karışmadan dönecek mi” sorusu saplantı haline geliyor Karışsa da karışmasa da hiçbir şey anlatmıyor ketumluğundan…
“Ne oldu? –Yok bir şey”
“Nasıl oldu?- Ben de anlamadım”
“Neden oraya gittiniz?- Gittik işte”
“X ve Y böyle böyle diyor – Onların ben var ya” diyalogları artık dilimize pelesenk oluyor.
Böyle severken merak etmemem mümkün mü? Tabi ki hayır  Her yönden takibe başlıyor mümkün olduğunda çok kaynaktan bilgi topluyorum... Artık sosyal medyada sadece onun arkadaşlarını ve spor haberlerini takip ediyorum..Gündeme de hakim olmam gerekir mecburen rakipleri de takip ediyorum, zaten evde sadece spor kanallarını izliyoruz..Gel zaman git zaman derken ben de fanatik olmuşum... Bir hatun için oldukça fazla olaya karışmışım... Arena’da oynanacak maç öncesinde boynumda GS atkısı ile fbotobüslerinin arasına cengâver gibi dalmış alnımın akıyla çıkmışım... O kadar fblinin arasından burnum kanamadan çıkmış ama Arena’daki fbye atılan ilk gol sevinicini yaşayanGS’li kardeşimin dirseğinden kaçamamış ve burnumu kırmışım... Bu sevinç bana 5 saat süren bir ameliyata malolmuş... Artık Pazartesi sabahları koordinasyon toplantılarında maç kritikleri yapar, topçu alıp satar, kadrolar kurar olmuşum..
Hal böyle olunca beraber maçlara gitmeye başladık...Maçlardan önce Sami Yen Sokak’ta takılıp pankart boyadık, tezahüratlar eşliğinde (tam Sami Yen’in önünden geçerken “Seni yıkacak dozerin…”) Mecidiyeköy metrosuna yürüdük..O zaman anladım tribün ortamının nasıl bir şey olduğunu.. Bilmeyen gitmeyen için tezahür etmek zordur… Bir çıkarı olmayan insanların takımlarına destek vermek için işi, gücü, sevdiklerini bir yana bırakıp bir araya gelmesidir. Hatta çoğu zaman alır senden vermek yerine..  Kardeşlik vardır serde, ne olursa olsun yanındadır renktaşların… Herhangi bir olay cereyan ettiğinde tanımasan dahi sırf o atkıyı taktığı için sonunu düşünmeden müdahil olduğun.. Pekçok güzel anı vardır anlattıkça güzelleşen yaşadıkça derinleşen..
Tribüncülükten öte Galatasaraylılık var kanımızda, renklere aşkımız futboldan öte... Bizim evde baskette o takım , voleybolda bu takım tutulmaz su topundan kürek takımına kadar sadece Galatasaray desteklenir… Galatasaraylılıkuğruna zamanla tüm kutlamalar da değişti hayatımızda… Doğum günümü kutlamak mı yoksa Panathinaikos maçını izlemek mi? En iyisi önce stadda maçı izlemek sonra doğum günümü kutlamak diye düşünen müstakbel eşim hediye olarak da maç bileti almıştı… Bu sadece bana özgü bir durum değildi kendi doğum gününü deplasman otobüsünde Kayseri’ye giderken kutladı bu sene… Seneye evlilik yıl dönümümüzü nerede nasıl kutlarız kim bilir… J

Önceleri onun değişeceğine dair umutlarım vardı, “Aman canım evlenince gitmez” sözünün yerini “Çocuk olunca da bırakıp gidecek değil ya” sözü aldı. Artık bir oğlumuz var ve ben son söz olarak “Ne zaman maaile maça gideceğiz” diyorum.








5 yorum:

  1. zor iştir tribün kovalamak, sene başlangıcını sezon başlangıcı olarak kabul etmek, bütün plan programını fikstüre göre düzenlemek.. eş sevgili olmak daha da zordur elbette bir bilinmeze giden ve bu konularda hiç konuşmayan sevgili kolay iş değil .. eşimin gözünden görmüş oldum mevzuyu ufaktan haha eyvallah elinize sağlık .. seni yıkacak dozerin :(

    YanıtlaSil
  2. aynı hayatları yaşadık,yaşıyoruz...

    YanıtlaSil
  3. - mutlaka gitmemiz lazım ! - mottosuyla başlıyor herşey... İş yerindesin üstünde takım elbise kravat, kol düğmeleri.. Makro Ekonomik ölçekte bilmemne verisi üzerine analiz yapıyor karşında müdür! senin gözün saatte. Günlerden Cuma.. Arkasını döndüğü an müdürün telefona sarılıp mesajı gönderiyorsun tribün yoldaşına; - kanka kaç otobüs çıkıyoruz, mutlaka gitmemiz lazım- ! Lazım çünkü Armanın namusu şerefi yaban ellerde yalnız kalamaz, lazım çünkü Galatasaray adının olduğu heryerde 're re re ra ra ra ' çekmek farz bizim gibi ibadetçesine sevenlere...

    Gidiyorsun.. Hayatın boyunca görmeyeceğin yollar, izbe dinlenme tesisleri, tepeler, dağlar... Burası neresi lan seslerine uykudan uyanmış gözlere karışmış 'ömür boyu sürecek' naraları karışıyor... Anadolunun herhangi bir yeri olabilir farketmiyor, geldin işte !

    Mutlaka gitmemiz lazım ama geride bekleyenler için zor oluyor o uzun beklemeler... Müstakbel eşim ; 'deplasmanın çilesini geride bekleyenler çekti' demişti.. Ne güzel demişti..

    GialloRossoPera ...

    YanıtlaSil
  4. 11 yıllık eşine, 12 sene önce ilk buluştuğu gün evlenme teklifi edip de akabindeki ilk cumartesi gece yarısı romantik telefon görüşmesinde "Yarın ne yapıyoruz?" sorusuna "Maça gidecem!" demek ve "Maç mı? Ben mi?" tehlikeli kontra soruya da, bi kaç saniye nefeslenip "Bak hayatım. Galatasaray'ın yarın Fener'le maçı var!" diye başlanan cümleye, karşı taraftan gelen telefon surata kapanmış sinyali...yarım saat sonra çalan telefon..."Bana da bilet bul! Ben de geliyorum!" emri ile gece yarısı bulunan bilet ve sevgilisinin sevdasını paylaşabileceğinin sinyali... Aşk paylaşmaktır...

    YanıtlaSil